31 Mart 2009

Neden yalan söyleriz?

yalan

“Yalan söylemem” diyen varsa yalan söylüyordur. Paradoksal bir cümle oldu farkındayım. Peki ama neden yalan söyleriz? Hangimiz, arkadaşımızın saç modelini veya rengini beğenmediği halde “Aaaa,harika olmuş, çok yakışmış” demedik? Hangimiz, çocukken okula gitmek istemediğimizde “Anne, hastayım, midem bulanıyor”diyerek okuldan kaçmadık?

Peki, ama neden yalan söylüyoruz? Kendimizi korumak için mi? Kendimizi korumak için neden böyle bir savunma mekanizması geliştirdik ki. Üstelik söylediğimiz yalanlar bizi zaman zaman zor duruma düşürdüğü halde.

Bir çok hayvanın, korunmak amacıyla, avcıları veya diğer hayvanları şaşırtmak için aldatmaca yaptıkları biliniyor. Ölü taklidi yaparak hayatını kurtaran fareler, yavrularını yırtıcı kuşlardan korumak için kanadı kırık taklidi yaparak dikkati üzerine çeken yağmurcun gibi kuşlar türlerinin devamını aldatarak sağlıyorlar. Ancak, sadece insanlar hem kendilerini hem de başkalarını kandırmaya çalışıyorlar.

Yalan, kendimize duyduğumuz öz saygı ile bağlantılı, ne zaman kendimizi tehdit altında hissetsek yalana sarılıyoruz. Bir süre sonra bu öyle bir alışkanlık haline geliyor ki, dostça yapılan bir telefon konuşmasında bile “Ne yapıyorsun?” sorusuna o esnada bir film seyrediyor, internette geziniyor, kitap okuyor, veya çok uçuk bir şey yapıyor olsak bile( bunların ne olduğunu sizin hayal gücünüze bırakıyorum) “Hiç” diye cevap verebiliyoruz.

Tabii, bir de diğer insanların bizi nasıl algıladıkları hususunda kafamızı bozmuş olduğumuz gerçeği var. Dış dünyaya gösterdiğimiz yüzümüzün, toplumca kabul edilebilir, toplumca belirlenmiş kriterlere göre normal, mükemmel olması işine kendimizi öylesine adamışız ki, kimi zaman gerçekle kurguyu ayırt edemiyor ve bir(veya binlerce) yalanın içinde hapsoluyoruz.

Diğer insanları etkilemek için uğraşmak yerine, onların sevecekleri kişi olarak gözükebilmek için uğraşıyoruz. Kabul görür olmak, etrafımızdakileri, anlaşmazlık ve ya fikir uyuşmazlığı nedeniyle yaralamak, gocundurmak istemiyoruz.

Bir süre sonra, yalan söylemek bir refleks haline geliyor ve farkında olmadan ağzımızdan yalanlar dökülüyor.

Bununla ilgili olarak yapılan bir deneyde* birbirini tanımayan iki kişi bir odaya konuyor. Onlar kendi aralarında sohbet ederken konuşmaları da kaydediliyor.

Sonra, ayrı ayrı bu kişilerden konuşmalarının kayıtlarını seyrederek, konuşmalar esnasında, tümüyle doğru olmayan bir şey söyleyip söylemediklerini teşhis etmeleri isteniyor.

Neyin yalan olduğunu tanımlamaktan ve “yalan” kelimesindeki ahlaki vurgudan kaçınmak için özellikle bu kelimeyi kullanmayıp onun yerine deneklere konuşmalarında “tümüyle doğru olmayan” ifadeleri tanımlamaları isteniyor.

İlkin, her iki denek de “söylediklerim tümüyle doğruydu” diyor. Ancak, konuşmaların kayıtlarını seyrettikten sonra denekler, söyledikleri bazı şeylerin gerçek dışı olduğunu gördüklerinde hakikaten şaşırıyorlar. Bu yalanlar, sevmedikleri birini seviyormuş gözükmekten bir Rock grubunun yıldızı olduklarını iddia etmeye kadar çeşitlilik sergiliyor.

Bu çalışma, deneklerden yüzde altmışının 10 dakikalık sohbet esnasında en azından bir kere yalan söylediğini ortaya koyuyor.

Kadınlar mı erkekler mi daha çok yalan söyler?

Sanılanın aksine, erkekler kadınlardan daha fazla yalan söylemiyor, ama kendilerini daha iyi göstermek için yalan söylemeye meyilliler, öte yandan kadınlar başka kişilerin kendilerini daha iyi hissetmeleri için yalan söylemeye eğilimliler.

*Robert Feldman "Deflecting threat to one's image: Dissembling personal information as a self-presentation strategy." Basic and Applied Social Psychology.

E.S.Postumus Dinlerken

cold case Hiç seyrettiniz mi bilmiyorum CNBC-e de yayınlanan "Cold Case" adlı diziyi. Philedelphia Polis Merkezinde çalşan Lily Rush ve ekibinin çözülememiş ve rafa kaldırılmış dava dosyalarını yeniden açarak çözmeye çalışmalarını konu alan bir dizi. Dizinin başlangıç müziğini ilk duyduğumda büyülendim diyebilirim. Ruhunuza hitap ediyor, ritmiyle sizi farklı bir boyuta sürüklüyor.

ES_Unearthed-Cover Bahsettiğim müzik E.S.Posthumus grubuna ait Nara şarkısı. Grubun "Unearthed" adlı ilk albümünde yayınlandı. Bu albümde yer alan tüm şarkıların adları antik şehirlere ait. Nara da Japonya'da tarihi bir şehirmiş...

Linkler:



Güneşi Kıskanan Ay

ay Ay, gündüzleri bütün haşmetiyle çıkan ve kendisini ışıklarıyla görünmez hale getiren, silen Güneşi, kıskanırmış. Güneş'in terzisine gitmiş."Bana da Güneş'e diktiğin gibi bir giysi dik. Ben de onun gibi parlayayım. Işıklarımla onu görünmez hale getireyim" demiş. Terzi, "Mümkün değil" cevabını vermiş.Ve nedenini şöyle açıklamış: “Bir bakıyorum, yusyuvarlak tam Ay'sın. Bir bakıyorum, 3 çeyreksin. Sonra öyle inceliyorsun ki neredeyse yoksun... Ben sana nasıl elbise dikeyim? Öyle çok değişiyorsun ki, öyle çabuk değişiyorsun ki sen gerçekte hangisisin bilemiyorum...”

Biz insanlar da Ay gibi değil miyiz? Şekilden şekile girmiyor muyuz? Su misali aktığımız kabın şeklini almıyor muyuz?

29 Mart 2009

Küresel Isınma: Bir Kıyamet Hikayesi

global-warming Küresel ısınma bir şehir efsanesi, veya kaçık bilim adamlarının yazdığı bir kıyamet senaryosu değil. Dünyamızın, insanlığın ve dünya üzerinde beraber yaşadığımız, hatta yaşamak için muhtaç olduğumuz tüm canlıların bugüne kadar karşılaştıkları en büyük tehlike. Bu tehlikeyi, biz insanlar, kendi ellerimizle oluşturduk ve tehlikenin büyüklüğünü algılamayarak, daha önce yaptığımız gibi dünyanın kaynaklarını sömürüp, atmosfere sera gazları yaymaya devam ettiğimiz takdirde dünyamızın sonunu, kıyameti hazırlıyoruz.

Küresel Isınma Nedir?

Küresel ısınma, insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanusların ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen ortalamaisimdir.

50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

Şubat 2007 tarihli BM Raporu

kurak

Konu ile ilgili Birleşmiş Milletler raporu, Fransa'nın başkenti Paris'te açıklanmıştır.

Raporda küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir.

  • +2 derece: Su sıkıntısı başlayacak

Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

  • + 5 derece: Denizler 5 m. yükselecek

Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek stokları tükenecek.

  • + 6 derece: Göçler başlayacak

Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.

Olası Çözümler ve Alınabilecek Önlemler

greenenergy

Sera gazı salınımını kontrol edecek günlük hayattaki bazı önlemler şöyle :

  • Standart ampulü, tasarruf ampulü ile değiştirmek, yılda 75 kilogram (kg) karbondioksit tasarrufu sağlıyor.
  • Daha az araba kullanmak. Daha sık yürüyüp, bisiklet kullanmak ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanmak. Araba kullanılmayan her 2 kilometre için 0,75 kg. karbondioksit tasarruf edilecektir.
  • Otomobillerin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmek. Çok tozlu ortamlara yaptığınız yolculuklardan sonra mutlaka filtreler temizlenmeli. Kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açmaktadır.
  • Geri dönüşüme katkıda bulunmak. Evlerden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüştürerek yılda 1200 kg. karbondioksit tasarrufu sağlanabilir. (ne yazık ki bulunduğum şehirde belediyemizin böyle bir uygulaması yok)
  • Lastikleri kontrol etmek. Düzgün şişirilmemiş lastiklerle litre başına alınan yol yüzde 3 oranında artar. Buradan sağlanacak her 4 litre benzin tasarrufu 10 kg. karbondioksiti atmosferden uzak tutar.
  • Daha az sıcak su kullanmak. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji kullanmak gerekiyor. Daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kg, giysileri soğuk su ya da ılık suda yıkayarak da 250 kg. karbondioksit tasarrufu yapılabilir .
  • Ambalajları fazla olan ürünlerden kaçınmak. Çöpü yüzde 10 oranında azaltarak 600 kg. karbondioksit tasarrufu yaptırır. (Konsantre ürün kullanımı, ambalaj tüketimini azaltabilir)
  • Su ısıtıcısını ayarlamak. Isıtıcıları kışın 2 derece yukarı, yazın 2 derece aşağı ayarlamak. Bu basit ayarlamayla yılda 1000 kg karbondioksit tasarrufu yapılabilir.
  • Elektrikli çaydanlıklar su ısıtmak için çok enerji harcadıklarından, sadece kullanacağınız miktarda suyu ısıtmak.
  • Elektronik cihazları tamamen kapatmak. Evde ortalama 8 saat stand by konumunda bırakılan TV, DVD, müzik seti gibi elektronik cihazlar, yılda 450 kg karbon gazının atmosfere yayılması anlamına gelir.
  • Her yıl en azından bir ağaç dikmek. Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emmektedir. Özellikle ısınmada güneş enerjisi ile çalışan sistemlerin kullanılmak. Bu çok büyük tasarruflar sağlayacaktır.
  • Ormanlarda piknik yapmak yerine daha çok az ağaçlık küçük park ve bahçelerde piknik yapmak, orman yangınlarını engelleyecektir Orman içlerinde yakıcı ve yanıcı maddelerle piknik yapılması engellemek. Orman içlerinde daha çok, önceden hazırlanmış yiyeceklerin tüketilmesine izin vermek.
  • Orman içlerinde yapılan pikniklerde kullanılan ve mercek görevi yaparak ormanların yanmasına neden olan cam kırıklarının toplatılması için gönüllü toplayıcı ekiplerinin oluşturmak. Bu sistem yerel yönetimler tarafından oluşturulabilir.

Linkler:  

Kaynak: Vikipedi

28 Mart 2009

Kuş Gözlemciliği

birdwatching2tu9

Kuş Gözlemciliği kuş avcılığının evrimleşmiş şeklidir, hayvanları öldürerek  avcılık içgüdülerimizi tatmin etmek yerine onları gözlemleyerek, tanıyarak, onların yaşam alanlarını koruyarak , doğaya saygı duymayı, doğaya hayran olmayı öğreten bir etkinliktir.

Kuş gözlemciliği, yabani kuşları doğal yaşam ortamlarında(habitat)gözlemlemeyi ve tanımlamayı temel alan, kimilerinin sadece hobi olarak ilgilendiği, kimilerinin ise (ornitologlar) bilimsel amaçlar için kullandığı bir uğraştır.

Dünyada milyonlarca kişinin ilgilendiği (ABD’de yaklaşık 70 milyon), ülkemizde ise son 15 yılda yaygınlaşan bu uğraşla ilgilenen, yaklaşık 500 amatör veya profesyonel kuş gözlemcisi vardır.

Nasıl Yapılır? - Neler Gerekir?

Kuş Gözlemcisi olmak için bir çift göz ve bir çift kulağa ihtiyacınız var. Dürbünle, kuşlara fazla yaklaşmadan, onları bulundukları ortamda rahatsız etmeden gözleyebilirsiniz. Edineceğiniz bir kuş rehber kitabı ile kuşları tanımlayabilirsiniz.

Nerelerde Yapılır?

Her yerde.Şehirde,bahçede,parkta,deniz kenarında,ormanda,sulak alanlarda, kısacası Kuşların yaşadığı her yerde…

Yer kürede, 11 km kadar yüksekte! ve de 550 m. derinde!

Özel olarak: Önemli Kuş Alanlarında (ÖKA), Önemli Doğa Alanlarında (ÖDA), Milli Parklarda…

Peki, Neden Kuşlar? Amaç ne?

  • Kuşlar, renklilerdir, cıvıl cıvıl hayvanlardır, çeşit çeşitlerdir,  her yerdedirler. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır.
  • Kuş gözlemciliği, doğayla bütünleşmemizi, sürdürdüğümüz şehir hayatı ile zamanla koptuğumuz, unuttuğumuz doğanın hakimi değil sadece bir parçası olduğumuz gerçeğini bize hatırlatır.
  • Kuşlar, doğada ters giden bir şeyi kolayca anlamamıza ve yerinde müdahale etmemize yardımcı olan en etkili canlılardır.

Kuş Gözlemciliği Bizlere Ne Kazandırır?

  • Doğada, kuş cıvıltıları, sinek vızıltıları arasında huzurlu, sakin, tüm sıkıntılardan uzak vakit geçirme imkanı sağlar.
  • Bir çok doğal alanı görme imkanı elde edersiniz.
  • Sebat etmeyi,sabırlı olmayı, zorluklar karşısında yılmamayı öğrenirsiniz. Çeşitli zorlukları aşarak gittiğiniz bir arazide bir kuş türünü ilk gördüğünüzde duyduğunuz sevinç tarif edilemez, müthiş bir tatmin duygusu yaşarsınız. Çevrenizde olup bitenlere karşı daha duyarlı olursunuz.
  • Doğanın hakimi değil, diğer tüm canlılar gibi onun bir parçası olduğunuzu size hatırlatır. Günlük küçük hesapların peşinde koşmak dışında hayatta önemli şeylerin olduğunu gösterir, dünyanın ne kadar güzel, eşsiz bir yapı olduğunu düşündürür.
  • Konsantrasyon yeteneğinizi geliştirir.
  • Sosyalleşirsiniz.
  • Doğaya karşı sorumluluklarınız olduğunu öğrenir, bencilce tüm kaynakları tüketerek yaşamanın aslında yaşamak değil bir intihar teşebbüsü olduğunu idrak edersiniz.

Çeşitli Linkler

(kaynak :http://www.okgt.metu.edu.tr/faydaliyazilar.html)

Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği açıklandı

Helikopter kazasında ölen 6 kişinin de cesetleri teşhis için Muhsin Yazıcıoğlu'nun Kızılöz Köyü'nde bekleyen ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu ve BBP MKYK üyesi Kemal Yavuz helikopterle enkazın bulunduğu yere getirildi. Yusuf Yazıcıoğlu, kardeşinin cenazesini teşhis etti. Teşhisin ardından Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenazesi eşi ve kızının beklediği Kızılöz Köyü'ne getirildi. Diğer cenazeler de enkazdan helikopterlerle alındı.
Bu gelişmelerin ardından saat 14.00 sıralarında Göksun Kaymakamlığı'nda oluşturulan Kriz Merkezi'ne Yazıcıoğlu ve 5 kişinin cesetlerinin alındığı bilgisi verildi. Kriz Merkezi de hemen durumu Ankara'ya BBP Genel Merkezi'ne bildirdi.
BBP Genel Merkezi'nde umutla bekleyen parti yöneticileri bu haberle yıkıldı. BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu yöneticilerle birlikte bina önünde tekbir sesleri arasında yaptığı açıklamada Yazıcıoğlu ve 5 kişinin yaşamlarını yitirdiğini açıkladı.

kaynak:milliyet

Bu nasıl bir acizlik

Dün Muhsin Yazıcıoğlu ve ekibinin bulunduğu helikopterin enkazına ulaşıldığı söylenmişti, bugün BBP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Destici , "Enkaz bölgesinde 4 kişinin cesedine ulaşıldı ancak Muhsin Yazıcıoğlu da dahil olmak üzere 2 kişinin cesedine ulaşılamadı"  dedi.

Bu nasıl bir acizlik,nasıl bir organizasyon, nasıl bir iletişim eksikliği. Enkaza ulaşılması zaten 4 gün sürdü,üstelik enkaz bölgesine ulaşan Koruculardan Selim Işık kazadan hemen sonra enkazın bulunduğu yer ile ilgili ihbarda bulunduklarını iddia ediyor. İddia doğruysa bu ihbar neden değerlendirilmedi?

Dün enkaza ulaşılmasına rağmen ceset sayısı ile ilgili doğru dürüst bilgi sahibi olamıyoruz. Bulunan enkazdaki cesetleri saymayı beceremiyorlar. Yazıklar olsun…

Peki bulunan cesetler arasında Muhsin Yazıcıoğlu ve ekibinde bir kişi yoksa, kazazedeler nerede?Başlarına ne geldi?

27 Mart 2009

Küçük bir kuş patronunuza berbat biri olduğunu söylerse

HLG_Twitter_Fired Sanal dünyada dürüstlüğe inanan bir kişiyim, WoW oynarken,facebook’da gezinirken,Twitter’da tweet yazarken dürüst olmaya çalışıyorum. Ancak,internetde yazdığınız herhangi bir şeyin bulunabileceğini aklınızdan çıkarmamanız gerkiyor.Siz istediğiniz kadar gizlilik ayarı yapsanız da sadece aileniz, arkadaşlarınız, iş arkadaşlarınız ve patronlarınızın karşısında söyleyebileceklerinizi internet ortamında paylaşmaya gayret edin. Çünkü, siz internet kullanabiliyorsanız, patronunuz da kullanabiliyor.

Şimdi gelelim oldukça komik Twitter hikayemize

Cisco tarafından iş teklifi yapılan biri (theconnor) şu tweeti yolluyor:

“Cisco just offered me a job! Now I have to weigh the utility of a fatty paycheck against the daily commute to San Jose and hating the work”(Cisco az önce bana iş teklifi yaptı! Şimdi San Jose'de hergün nefret ettiğim bir işe gitmek ve dolgun bir ücret arasında ikilemdeyim)

(ne yazık ki ,@theconnor adlı kullanıcı güncellemelerini artık kısıtlamış durumda, iş işten geçtikten sonra)

Bir kaç saat içinde kullanıcımız Cisco avukatı olan Tim Levad’dan bir cevap alıyor:

‘”Who is the hiring manager. I’m sure they would love to know that you will hate the work. We here at Cisco are versed in the web.’” (insan kaynakları müdürü kim. Eminim işten nefret ettiğini öğrendiğine bayılacaktır. Cisco'da webi oldukça iyi takip ederiz”)

Orijinal mesajlar twitter sayfalarından silinmiş durumda. Ama bu hikaye bize “her söylediğin doğru olsun ama her doğruyu her yerde söyleme” sözünü kulağımıza küpe yapmaya yetiyor.

Bir helikopter kazasının ardından

Allah noktayı koyduktan sonra onu soru işaretine dönüştüremezsiniz demişti bir arkadaşım.Ne kadar doğru bir söz…

Muhsin Yazıcıoğlu 'nun helikopter enkazına bugün ulaşıldı,üstelik daha önce arama yapılmayan bir bölgede.Ölenlere Allah'tan rahmet yakınlarına da başsağlığı diliyorum, Allah sabır versin hepsine.

Helikopterin düştüğünün öğrenildiği andan itibaren hepimiz de sancılı bir bekleyiş başladı, ama saatler,günler geçip de hala enkaza ulaşılamayınca (ki hala bunu neden beceremediler anlamış değilim)umut umtsuzluğa dönüştü. –15 derece gibi soğuk bir havada kar,tipi gibi olumsuz koşular altında yaralılar ne kadar süre hayatta kalabilirlerdi ki…

Cep telefonu sinyallerinden kaza yerinin tespit edilememesi de bana hiç mantıklı gelmiyor. Helikopterin bulunduğu noktanın cep telefonu sinyalleri ile kooordinat olarak belirlenememiş olmasına, baz istasyonlarının dağlık bölgedeki ‘yansıma yanıltması’nın yol açmış olabileceği söyleniyor. Ancak, böyle bir olasılık dikkate alınarak hesaplama yapılamaz mıydı?

Enkaz yerine Döngel köyünden bir grup gönüllü ulaşmış, enkaz Kanlıçukur denen bir bölgedeymiş. Bölgedeki koruculardan Selim Işık, kazadan hemen sonra enkazın bulunduğu yer ile ilgili olarak ihbarda bulunduklarını söylemiş, ayrıca Işık, “Üç gün önce biz o bölgeye gittik, kablo kokusu aldık. Tipi var diye korkup döndük. Söylediğimizde gidilseydi, o muhabir arkadaş kurtarılmış olurdu” demiş.

Eğer bu söyledikleri doğruysa arama kurtarma çalışmalarında ciddi bir ihmal var.

Ne dersek diyelim,ölenleri geri getiremeyiz, ama eğer becerebilirsek bu olaydan ders çıkarıp ileride benzer kazalar yaşandığında belki hayat kurtarabiliriz. Ama bunun için ciddi araştırmalar yapılması ,  yeni teknolojilerin ülkemizde kullanıma sokulması gerek. Ancak biz böyle bilimsel bir yaklaşımın çok uzağındayız diye düşünüyorum.

Bundan sonra ki günlerde olacakları biliyorum, karşılıklı suçlamalar,ithamlar,bağırış çağırış,kavga gürültü.Sonra da olaylar yatışacak,bizler de Muhsin Yazıcıoğlu ve ekibinin bir helikopter kazasında öldüğünü, arama kurtarma çalışmalarının fiyasko olduğunu unutup,yaşamımıza devam edeceğiz sanki hiç olmamış gibi ta ki başka bir kaza olana kadar.

İşsiz olmanın dayanılmaz hafifliği

6 ay önce istifa ettim, çok sıkıntılı bir iş ortamında uzun seneler çalıştıktan sonra artık dayanamayacak duruma gelmiştim. Ayrılınca üzerimden büyük bir yük kalktı, uzun bir süreden sonra ilk defa kendimi huzurlu hissettim. İş aramadım bunca zamandır, kendime biraz vakit ayırmaya ihtiyacım vardı,tabii bir de ne yapmak istediğim konusunda kararsızım.Birikimlerim yavaş yavaş suyunu çekmeye başladı, ama ben hala ne yapacağımı bilmiyorum.
Yine de kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissediyorum.

Earth Hour (dünya saati)

180px-Earth-Hour-Logo

Earth Hour WWF (World Wide Fund for Nature/Word Wildlife Fund)tarafından küresel ısınmaya karşı bilinçlendirme amacıyla düzenlenen, Mart ayının son cumartesi günü ev ve işyerlerinde gereksiz ışıkların ve elektrik aletlerinin kapatılmasını isteyen yıllık uluslarası bir etkinlik.

Bu yılki Dünya Saati 28 Mart 2009’da gerçekleşecek. 20:30-21:30 saatleri arasında Türkiye’de de sönecek ışıklar insalığın küresel iklim değişikliğine karşı birşeyler yapmaya niyetli olduğunu tüm karar vericilere göstermiş olacak.

Katılımlarınızı bekliyoruz.

http://www.earthhour.org/take-action

http://twitter.com/earthhour Twitter'da Dünya Saati

Mor Uzerine

purpsmoke

Mor; miktar mavi ile bir miktar kırmızının karışımından ibaret. Mavi; sükunet. Kırmızı; şiddet.Kırmızı ve mavinin birbirne tezat anlamlarını bünyesinde taşıyan gizemli renk…

Mor saltanat ve asalet rengi. Kleopatra’nın en sevdiği renk.Jüpiter Gezegenini temsil ediyor.Ayrıca gay toplumunda “pride”renk.

Mor canlandırıcı,beyni ve sinirleri yatıştırıcı,maneviyat hissi uyandırıyor,yaratıcılığı simgeliyor.

Mor kırmızı ile mavinin med ceziri…

26 Mart 2009

Facebok bitti...

Facebook Bitti Yaşasın Twitter

Milliyet'deki haber başlığı böyle... Aşağıda da haberi okuyabilirsiniz.
Dünkü gazetelerde Twitter’ın adı geçen haberleri gördünüz mü? Jennifer Aniston, John Mayer’den ayrılmış. Nedeni John Mayer’in kendisini çok ihmal edip bütün zamanını Twitter ile geçirmesiymiş.
Peki ama bu Hollywood yıldızlarının hayatını karıştıran yakında bizim de hayatımızı karıştırmaya başlayacak olan Twitter ne?
Obama da kullanıyorTwitter aslında bir mikro blog. Anında kısa mesajlar yollamanızı ve almanızı sağlıyor. 140 vuruşluk mesajlarla ne yaptığınızı eşe dosta anlatıyorsunuz. Hem cep telefonundan hem de bilgisayardan mesajlar yollayabiliyorsunuz. iPhone ve Blackberry için özel programı da var. Ama sadece SMS ile de Twitter’ı kullanabiliyorsunuz. Zaten Amerikalılar internetin SMS’i diyorlar Twitter için.
Twitter’ın diğer sosyalleşme sitelerinden en büyük farkı mesajlaşmak için internet sitesine girmeniz gerekmiyor. Barack Obama seçimlerde Twitter ile sürekli mesaj verdi. İsrail Dışişleri Bakanlığı aralık ayında Twitter üzerinden bir basın toplantısı bile yaptı. Soruları Twitter üzerinden alıp cevapladı. Twitter’da şirketler yeni ürünlerini lanse ediyor, kampanyalarını tanıtıyor. Ünlüler hayranlarıyla haberleşiyor.
Bir de acil durumlarda Twitter imdada yetişiyor. Örneğin Mısır’da devlete karşı yapılan bir protestonun fotoğrafını çektiği için tutuklanan Amerikalı bir öğrenci Twitter sayesinde kurtulmuş. Nasıl mı? Tutuklandım diye arkadaşlarına mesaj geçiyor, arkadaşları da üniversiteyi ve Amerikan Konsolosluğu’nu arayarak çocuğu kurtarıyor. US Airways’in Hudson Nehri’ne düşen uçağının da ilk görüntüleri Twitter kullanan bir yolcu sayesinde basından önce kamuoyuna ulaşıyor.
Evet Twitter zaman zaman faydalı, ama gereksiz birçok mesajın da geleceğini unutmamak lazım. Gerçi istediğiniz zaman onu da cep telefonunuzu kapattığınız gibi kapatabiliyorsunuz. Mesaj almak istemediğinizde aradığınız kişiye ulaşılamıyor durumu oluyor.
Şimdi dünya facebook’tan sonra en büyük sosyalleşme yeniliği olan Twitter’ı konuşuyor. Biz biraz geriden geliyoruz. Ama çok yakında açığı kapatırız!

Kaynak:Milliyet

World Of Warcraft oynuyor musunuz?

World of Warcraft oyununu elbet duymuşsunuzdur. World of Warcraft (çoğunlukla WoW şeklinde kısaltılır), Blizzard Entertainment firması tarafından geliştirilen bir "Devasa çevrim içi rol yapma oyunudur. (MMORPG-Massively Multiplayer Online Role Playing Game).

11.5 milyon aylık kullanıcı sayısıyla World of Warcraft dünyanın en fazla kullanıcısına sahip Devasa çevrim içi rol yapma oyunudur.

Ben de yaklaşık olarak 3 senedir bu oyunu oynuyorum. Ama bugün size oyundan bahsetmeyeceğim. WoW dan esinlenerek hazırlanmış ve 5 kişilik bir guildin esprili hikayelerini dile getiren bir web dizisi olan "The Guild"den bahsedeceğim. Bir zamanlar WoW bağımlısı olarak Hard Core raid yapan Felicia Day ve ekibi tarafından hazırlanan bu seri WoW'u biliyorsanız İngilizceniz de varsa sizi kahkalarla güldürecektir. http://www.watchtheguild.com/ adresinden bu serinin tüm bölümlerine ulaşabilirisiniz.
Felicia Day aynı zamanda bir twitter kullanıcısı http://twitter.com/feliciaday sayfasından kendisine ulaşabilirsiniz. The Guild web serisinin twitter adresi ise http://twitter.com/theguild

25 Mart 2009

Aston Kutcher Twitter'da


Anlaşılan Ashton Kutcher'da bir twitter kullanıcısıymış ve haberlerde okuduysanız kendisi Demi Moore'un bikinili fotoğrafını twitterda yayınlamış. http://twitter.com/aplusk adresinden Aston Kutcher'ı takip edebilirsiniz. Eşi hakkında yazdığı yorumlar ise" I'm not wearing the bikini she is that's what makes it so glorious" ( Ben onun giydiği bikiniyi giymiyorum. Olayı güzel yapan da bu!)
"watching my wife steam my suit while wearing a bikini. I love God!"(Karımı bikiniyle takım elbisemi ütülerken seyrediyorum. Tanrı'yı seviyorum)

Ne diyebilirim ki sana eş olarak Demi Moore'u veren Tanrı'yı sevmeyeceksin de ne yapacaksın:)

İşte eşinin fotoğrafı ve yaptığı yorum "shhh don't tell wifey "
Demi Moore'un twitter adresi ise http://twitter.com/mrskutcher.

Twitter'a nasıl uye olurum?

Evet gelelim nasıl bir twitter olacağınıza. İlk olarak http://www.twitter.com/ adresine gidelim.Soldaki gibi bir sayfa açılacak.Bu sayfada Get Started-Join düğmesine tıklayın.




Şimdi yandaki sayfaya yönlendirildiniz.Bu sayfada Full Name kısmına adınızı, username kısmına twitter kullanıcı adınızı yazıyorsunuz.Siz yazdıktan sonra kullanıcı adınızın uygun olup olmadığı kontrol ediliyor.Password kısmına şifrenizi yazıyorsunuz. Email adresinizi ve güvenlik yazılarını da ekledikten sonra "create my account" düğmesine tıklayın.Sonraki sayfada e-posta adresiniz çıkacak,altındaki kutucuğa e-posta adresinizin şifresini yazarak isterseniz e-posta adres defterinizde kayıtlı kişileri twitter üyesi olmaya davet edebilir, eğer twitter üyesi iseler onları takip edebilirsiniz.İsterseniz "skip this step" diyerek bu aşamayı atlayabilirsiniz.


Sonraki aşamada takip etmek isteyebileceğiniz bazı kişilerin olduğu bir sayfa çıkıyor. Öneri mahiyetinde olan bu sayfayı da skip this step" diyerek atlayabilirsiniz.






Evet şimdi bir twittersınız ve sayfanız şu şekilde gözükecek




Beni takip etmek isterseniz http://twitter.com/morcennet adresindeyim.

Twitter da ne?

"Twitter"denen servisten Ellen Degeneres show programını seyrederken haberdar oldum. Ellen Degeneres'ı E2 kanalında sabah saat 11:00 de yayınlanan(ne yazık ki şu anda eylül 2008 programları gösteriliyor) "The Ellen Show"dan tanıyordum. İngilizcemi geliştirmek için İngilizce seyrettiğim bu program süprizler ve ünlü konuklarla dolu. Ellen Degeneres'de harika bir dansçı ve esprili bir kişi.


Herneyse, The Ellen Show'u web sayfasından da takip ediyordum ki bir programında Twitterdan bahsettiğini duyunca benim de merakım uyandı. Twitter, arkadaşlarınızla,sizi twitterda takip eden kişilerle hızlı iletişim kurmanızı sağlayan bir site. Aslında facebook sitesinin "şu an ne yapıyorsunuz ?" kısmı diyebiliriz. Facebook'da arkadaşlarınız varsa Twitter'da takipçileriniz var ve siz de başka kişilerin takipçisi oluyorsunuz. Takipçi olduğunuzda ne oluyor?O kişi bir "tweet" yazdığında anında sizin sayfanızda beliriyor yazdıkları. Benzer şekilde sizin yazdıklarınız da sizin takipçilerinizin sayfasında beliriyor. Fotoğraf,video,bağlantı paylaşabiliyorsunuz.
Bu arada,Twitter Türkçe'de cıvıldaşmak anlamına geliyor.Meraklsına...
Ellen Degeneres twitter adresi http://twitter.com/TheEllenShow

Uykusuz bir gece

Spordan sonra dişcide randevum vardı ve eve geldiğimde saat 16:30 olmuştu,dişim feci şekilde ağrıyordu,spordan ve diş ağrısından bitap düşmüş şekilde kendimi yatağa attım ve uzun süre uyudum. Kalktığımda dinlenmiştim, diş ağrım da geçmişti. Ama öğleden sonra kestirmiş olmam sabahın dördüne kadar gözüme uyku girmemesi anlamına geliyordu. Ben de bu saatte bilgisayarımı açıp "internet güncesi"(blog) yazayım dedim.
Hoşgeldim "internet güncesi" dünyasına