31 Mart 2009

Neden yalan söyleriz?

yalan

“Yalan söylemem” diyen varsa yalan söylüyordur. Paradoksal bir cümle oldu farkındayım. Peki ama neden yalan söyleriz? Hangimiz, arkadaşımızın saç modelini veya rengini beğenmediği halde “Aaaa,harika olmuş, çok yakışmış” demedik? Hangimiz, çocukken okula gitmek istemediğimizde “Anne, hastayım, midem bulanıyor”diyerek okuldan kaçmadık?

Peki, ama neden yalan söylüyoruz? Kendimizi korumak için mi? Kendimizi korumak için neden böyle bir savunma mekanizması geliştirdik ki. Üstelik söylediğimiz yalanlar bizi zaman zaman zor duruma düşürdüğü halde.

Bir çok hayvanın, korunmak amacıyla, avcıları veya diğer hayvanları şaşırtmak için aldatmaca yaptıkları biliniyor. Ölü taklidi yaparak hayatını kurtaran fareler, yavrularını yırtıcı kuşlardan korumak için kanadı kırık taklidi yaparak dikkati üzerine çeken yağmurcun gibi kuşlar türlerinin devamını aldatarak sağlıyorlar. Ancak, sadece insanlar hem kendilerini hem de başkalarını kandırmaya çalışıyorlar.

Yalan, kendimize duyduğumuz öz saygı ile bağlantılı, ne zaman kendimizi tehdit altında hissetsek yalana sarılıyoruz. Bir süre sonra bu öyle bir alışkanlık haline geliyor ki, dostça yapılan bir telefon konuşmasında bile “Ne yapıyorsun?” sorusuna o esnada bir film seyrediyor, internette geziniyor, kitap okuyor, veya çok uçuk bir şey yapıyor olsak bile( bunların ne olduğunu sizin hayal gücünüze bırakıyorum) “Hiç” diye cevap verebiliyoruz.

Tabii, bir de diğer insanların bizi nasıl algıladıkları hususunda kafamızı bozmuş olduğumuz gerçeği var. Dış dünyaya gösterdiğimiz yüzümüzün, toplumca kabul edilebilir, toplumca belirlenmiş kriterlere göre normal, mükemmel olması işine kendimizi öylesine adamışız ki, kimi zaman gerçekle kurguyu ayırt edemiyor ve bir(veya binlerce) yalanın içinde hapsoluyoruz.

Diğer insanları etkilemek için uğraşmak yerine, onların sevecekleri kişi olarak gözükebilmek için uğraşıyoruz. Kabul görür olmak, etrafımızdakileri, anlaşmazlık ve ya fikir uyuşmazlığı nedeniyle yaralamak, gocundurmak istemiyoruz.

Bir süre sonra, yalan söylemek bir refleks haline geliyor ve farkında olmadan ağzımızdan yalanlar dökülüyor.

Bununla ilgili olarak yapılan bir deneyde* birbirini tanımayan iki kişi bir odaya konuyor. Onlar kendi aralarında sohbet ederken konuşmaları da kaydediliyor.

Sonra, ayrı ayrı bu kişilerden konuşmalarının kayıtlarını seyrederek, konuşmalar esnasında, tümüyle doğru olmayan bir şey söyleyip söylemediklerini teşhis etmeleri isteniyor.

Neyin yalan olduğunu tanımlamaktan ve “yalan” kelimesindeki ahlaki vurgudan kaçınmak için özellikle bu kelimeyi kullanmayıp onun yerine deneklere konuşmalarında “tümüyle doğru olmayan” ifadeleri tanımlamaları isteniyor.

İlkin, her iki denek de “söylediklerim tümüyle doğruydu” diyor. Ancak, konuşmaların kayıtlarını seyrettikten sonra denekler, söyledikleri bazı şeylerin gerçek dışı olduğunu gördüklerinde hakikaten şaşırıyorlar. Bu yalanlar, sevmedikleri birini seviyormuş gözükmekten bir Rock grubunun yıldızı olduklarını iddia etmeye kadar çeşitlilik sergiliyor.

Bu çalışma, deneklerden yüzde altmışının 10 dakikalık sohbet esnasında en azından bir kere yalan söylediğini ortaya koyuyor.

Kadınlar mı erkekler mi daha çok yalan söyler?

Sanılanın aksine, erkekler kadınlardan daha fazla yalan söylemiyor, ama kendilerini daha iyi göstermek için yalan söylemeye meyilliler, öte yandan kadınlar başka kişilerin kendilerini daha iyi hissetmeleri için yalan söylemeye eğilimliler.

*Robert Feldman "Deflecting threat to one's image: Dissembling personal information as a self-presentation strategy." Basic and Applied Social Psychology.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen görüşlerinizi paylaşın...