28 Nisan 2009

Yemek Yapmayı Öğreniyorum

Yemek yapmayı pek bilmem, ama vejetaryen olunca ve menümden kırmızı ve beyaz etleri çıkarınca sağlıklı beslenebilmem için yemek yapmayı öğrenmem farz oldu. Cumartesi günü protein açısından zengin besleyici bir yemek tarifi buldum internetten ve tarifini burada paylaşmak istedim.

Yemeğimizin adı Fırında Mantarlı Patates Püresi

Malzemeler

  • 15 tane mantar
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 1 çay kaşığı tuz ve karabiber
  • 6 adet orta boy patates
  • Yarım su bardağı rendelenmiş kaşar
  • 2 yumurta
  • 1 yemek kaşığı un

Tarif

6 tane patatesin kabuğunu soyarak haşlıyorsunuz. Haşladıktan sonra onları ezip püre haline getiriyorsunuz. 

Küçük küçük doğradığınız soğanları sıvıyağda kavuruyorsunuz.  Üzerine, ince doğranmış mantarları ekleyip, 4-5 dakika daha kavuruyorsunuz. Tuzunu, karabiberini ekip biraz  karıştırdıktan sonra karışımı ateşten alıyorsunuz.

Patates püresine, unu, yumurtayı ve kaşar peynirini ekleyip iyice karıştırıyorsunuz .(Patates püresine de biraz tuz eklemenizi öneririm. Ben yaptığımda koymamıştım biraz tuzsuz oldu.)

Isıya dayanıklı bir cam tepsiye önce mantarlı harcı yayıyorsunuz. Üzerini patatesli harçla kapatıp 175 dereceye ayarlanmış fırında 20-25 dakika pişirip servis yapıyorsunuz.

Ben internetteki  tarifte yazmadığı halde, pişmeden biraz önce pürenin üzerine de biraz kaşar peyniri rendesi koydum.

Harika bir yemek oldu.

mantarlıpüre

27 Nisan 2009

Asansör

finalword01

Gittiğim spor salonu bir binanın 11. katında. Her ne kadar asansör kullanmama kararı almış olsam da 11 kat çıkmayı göze alamadığımdan asansöre binmek zorunda kalıyorum.

Bugün de asansöre binmek için asansör çağrı düğmesine bastım, asansörün bulunduğum kata gelmesini beklerken bir beyefendi geldi, bana baktı ve asansörü çağırıp çağırmadığımı sordu, ben de onayladım. Adam, sanırım söylediklerimi inandırıcı bulmadı ya da benim asansörün düğmesine basabilecek kabiliyet ve/veya güçte olmadığıma kanaat getirdi ki bir daha düğmeye bastı. Gülümsedim.

Biz beyefendiyle beklerken asansörün çıkmış olduğu 11. kattan inmesini, bir grup geldi, takım elbiseler içinde ciddi görünüşlü bir grup adamdı gelenler. Yeni gelen gruptan biri, asansör çağrı düğmesine bir kere daha bastı. Asansörün kapısında bekleyen 2 kişinin bunu yapmayı akıllarına getirmemiş olduğunu düşünmüş olmalı diye geçirdim içimden.Gene gülümsedim.

Bu arada asansör gelmek bilmiyordu, asansör bekleme sırasına ilk katılan beyefendi, hışımla arka arkaya düğmeye bastı, sanırım bu şekilde basınca asansörün acele edeceğini düşünüyordu. Nedense, asansör bu kuraldan habersiz, usul usul inmeye devam etti. Gülümsedim.

Bugün spora gülümseyerek başladım.

23 Nisan 2009

Sigara içmek sağlığa zararlıdır.

Hava yağmurlu, pencereler inci tanesi gibi yağmur damlalarıyla süslenmiş. Deniz hırçın.


Ne zamandır elime fotoğraf makinemi almamıştım, dün gece sıkıntıdan ne yapacağımı düşünürken, izmarit dolu kül tablam ve boş sigara paketimle makro çalışmalar yaptım. Anlamadığım nedenle izmaritleri net, arka planda duran boş sigara paketini ise bulanık yapmayı beceremedim. Her türlü çabam boşa gitti ve en sonunda makinemin arzusuna boyun eğerek, izmaritler bulanık, paket net olacak şekilde bir fotoğraf çektim.


Umarım, bundan sonraki denemelerimde istediğim nesneyi net yapmayı becerebilirim.

20 Nisan 2009

Tanrı’yla sohbet

michelangelo

Yapmayı en sevdiğim sohbet O’nunla olan. Beni, olduğum gibi bildiği için… O’nun karşısında ne saklayabilirim ki?

Ne hissettiğimi sözlere dökmeden-ki zaten bazı hislerim sözlerle ifade edilemiyor- anlayabilecek tek O. Tek taraflı bir sohbet bu elbette, bir monolog.

Gerçi düşünmeden edemiyorum, insanlarla konuşurken de kendimizi zaman zaman bir monoloğun içinde bulmuyor muyuz?Üstelik, diğer kişilere söylediğimiz her söz, her cümle, onlar tarafından bizim ağzımızdan çıktığı gibi anlaşılmıyor. Anlaşılamaz da zaten. Her kelime, benim ağzımdan çıkarken benim dünyamın renklerine boyanıyor, dinleyen ise onu kendi dünyasının renkleri içinde algılıyor. Bunca yanlış anlaşılmanın, anlamanın sebebi de bu değil mi?

18 Nisan 2009

Bizdeki eksiklik

Neden ruh hallerimiz hep dış etkenlere bağlı? Mutluluğumuz, huzurumuz neden sahip olduklarımız ve/veya olamadıklarımızla doğrudan ilişkili.

Neden hayata karşı duruşumuzu sabit tutamıyoruz? Gelen hoş geldi, gidene eyvallah demek,ben gelenle artmadım gidenle eksilmedim demek bu kadar zor mu?

Beklentilerimiz var, hayattan, eşten, sevgiliden, çoluktan çocuktan, patrondan… Bu beklentilerin gerçekleşme oranı eğer mutluluk oranımızı etkiliyorsa, işte o zaman bizde bir eksiklik var diyorum ben.

Affediyorum kendimi

Message_in_a_bottle Beni inciten insanları düşünüyorum, beni yaralayan, hırpalayan. Nefret ettiğim insanları geçiriyorum gözümün önünden. Yüzlerine dokunuyorum, seslerini duyuyorum.

İçimi nasıl da acıtıyorlar. Boynumda, ölü bir hayvan gibi taşıyorum onları. Her geçen gün ağırlaşıyor taşımak. Kendime bu eziyeti niye yapıyorum?

Neden eski acılar, kırgınlıklar benimle? Affetmek istiyorum hepsini, kendimi affetmek.

Şişelere koyuyorum resimlerini. Bu yeşil şişeye, çok sevdiğim ama beni feci şekilde inciten arkadaşımın resmini koyuyorum, şu siyah şişeye, kendime güvenimi, saygımı yitirmeme sebep olan, sesini bile duyduğumda irkildiğim adamın resmini. Sırayla, sabırla şişelere koyuyorum tüm kırgınlıklarımı. Sonra, hepsini yakamozlarla süslenmiş dalgalara bırakıyorum. Dalgalara kapılan şişeler, ahenkle yüzüyor, bir inip bir kalkıyorlar dalgalarla. Gözden uzaklaşmalarını seyrediyorum hayalimde. Ayaklarımda tuzlu, şefkatli dalgaları hissediyorum, parmaklarımı yalıyorlar ılık ılık.

Ne varsa içimde, kötü olan, affedilmez olan, kırgın olan hepsini dalgalara bırakıyorum. Rahatlıyorum.

Yüklerinden kurtulmuş bir balon gibi göğe yükseliyorum. Nefes alıyorum, beni aşağı çeken ne varsa kurtulmuş olmanın özgürlüğü içinde. Nefes veriyorum.

Nefes alıyorum…Affediyorum herkesi, kendimi. Nefes veriyorum….

15 Nisan 2009

Smile …Just for yourself

life

Bedtime stories başlıklı internet güncesini okuyordum sabah saat 8:30 civarında, 3-4 saat uyumuştum iç hesaplaşmalarla geçen bir gece geçirmiştim, sinirliydim, kendimle yaptığım mücadeleler beni yorgun düşürmüştü. Sayfada gezerken, bahsettiğim internet güncesinin yazarı olan Rigor Mortis’in “twitter”sayfasında yazdığı cümle dikkatimi çekti. “Gülümse,erkekler pozitif kızları sever :D”

Mutfağa gittim okuduktan sonra cümleyi, pencereden baktım puslu, kapalı bir hava vardı dışarıda. Gökyüzüyle aynı rengi taşıyan deniz sakin sakin, kayalıklara çarpıyordu.

Gülümsedim.

Gülümsedim çünkü yaşıyordum, nefes alıyordum, muhteşem manzaralı bir evde oturuyordum, bundan da öte o muhteşem manzarayı görebiliyor, görmekten de öte tadını alabiliyordum, koklayabiliyordum.

Bundan daha muhteşem ne olabilirdi? “Yaşıyorum” diye geçirdim içimden. İçim, tarif edemeyeceğim bir duyguyla doldu.

Nefes aldım, göğüs kafesimin şişmesini hayranlıkla seyrettim. Aldığım nefesi, müthiş bir tatminle,verdim.

Yaşıyorum

Gülümsedim, bir erkek için değil, arkadaşım,sevgilim, ailem için değil, var olduğum için, varlığımın kutsallığını tüm hücrelerimde hissedebildiğim için. Gülümsedim, sadece kendim için.

Not: Başlık içimden İngilizce yazmak geldiği için İngilizce. Bazen, kelimeler ağzımdan İngilizce çıkıyor, bazen İngilizce düşünüyorum hatta rüyalarım bile İngilizce oluyor.

13 Nisan 2009

Çikolatakoliklere Müjde!

chocoholic

Bilim adamları, çikolatakoliklerin sıfır kaloriyle çikolatanın tüm zevklerini tadabilecekleri Le Whif olarak adlandırdıkları yeni bir sprey keşfettiler.

Bu devrim niteliğindeki alet, çikolata sevenlerin, kilo almadan, suçluluk duymadan çikolata hazzı yaşamalarını sağlıyor. Bunu nasıl mı yapıyor? Çikolatayı -sigara içer gibi- içinize çekiyorsunuz yemiyorsunuz.

Harvard’lı profesör David Edwards tarafından icat edilen Le Whif dört farklı aromaya sahip: Ahududu, Nane, Mango ve sade.

Bu profesöre ilham veren şey ise sıradan yemek yeme adetlerimizin ötesine geçecek bir yol düşünmekmiş. Bu aletle , yemek yeme şeklimizi, yiyeceği çiğneyerek yutmak yerine içimize çekmek gibi sıra dışı bir biçime dönüştürüyor.

Devrim yaratacak alet:Le Whif

Aletin çalışma mantığı şu: Kullanıcıların içine çektiği çikolata aromalı toz, küçük plastik bir silindirde yer alıyor. Üstelik bu tozlar akciğere gitmeyecek kadar büyük, ayrıca özel bir ağızlık tasarlanmış. Tozu içinize çektiğinizde, ağzınız enfes çikolata tadıyla doluyor. Ayrıca, sıfır kalori ve diyet menümüzün olmazsa olmazları arasında yer alacağı kesin.

Üstelik çikolata sadece başlangıç, gelecekte daha farklı besinlerin de sprey şeklinde satıldığını görebiliriz. Kim bilir, belki bir gün, 3 öğün yemeğimizi bu sıfır kalori spreylerden sağlarız. Muhteşem olmaz mı?

Bu harika ürün 29 Nisan’da satışa sunuluyor,her bir kartuşun maliyeti 1.50£ olacak ve defalarca kullanılabilecek.

Türkiye’de satışa sunulmasını dört gözle bekliyorum:)

Kaynak: Telegraph.co.uk

12 Nisan 2009

Vejetaryen olmak

07-metamorphosis3

Et ağırlıklı beslenen birisiyim, sebze yemekleri, çeşitli çorbalar bile bizde etsiz pişirilmez.Ancak, bir süredir, et yemekten vazgeçmeyi düşünüyordum. Başlıca sebebi de hayvanların çiftliklerde her tür haklarından mahrum bir şekilde beslenerek tuhaf makinelerle kesilmeleriydi. Nasıl başlayacağımı bilmezken, dün akşam yediğim et yemeğinin midemi berbat etmesiyle bugünden itibaren et yemeyi bırakmaya karar verdim.

İşsiz kaldıktan sonra, kendimle baş başa kalabileceğim çok boş zamanım oldu ve şu anda kendimi koza içinde bir tırtıl gibi hissediyorum. İçimde bir şeyler değişiyor, ben değişiyorum bir tür “metamorphosis” aşamasındayım.

Yiyip içtiklerim, vücudumun, hücrelerimin içine girip bir tür inşaat malzemesi gibi beni her gün yeniden oluşturduğuna göre hücrelerimin de bu “metamorphosis” aşamasında değişmesi kaçınılmaz. Üstelik spora başlayarak ilk adımı attığıma göre bundan sonra vejetaryen olarak, hücrelerimin ölü hayvanlardan aldığım yapı taşlarıyla inşa edilmesini engelleyebilir ve hayatımın bu evresinde hem bedensel hem de ruhsal olarak yenilenmiş, başkalaşmış biri olmayı başarabilirim.

Vejetaryen biri olarak, dengeli nasıl besleneceğimi, vücudumun ihtiyaç duyduğu temel besin maddelerini nasıl alacağımı bilmiyorum. Ama bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp değil mi?

Bir de sigarayı bırakabilsem…

Bu arada muhteşem bir şarkı keşfettim. Dinlerken, tüm varlığınızla hissedebildiğiniz, sizi çok farklı ruhsal bir yolculuğa çıkaran bir şarkı. Şu anda dinlerken, kalp atışlarımın bile müziğin ritmine uyduğunu, kanımın damarlarımda usulca aktığını hissedebiliyorum.

10 Nisan 2009

Hayal Kırıklığı

brokenglassfj1

1 aylık spor faaliyetlerim sonunda,haftanın 3 günü 2,5-3 saat arası spor yaptım-hiç kilo vermemişim. Canım sıkıldı tabii, ama yılmak yok yola devam. Daha ağır bir program istedim, eve sürünerek dönmek zorunda kalsam bile pestilim çıkana kadar spor yapacağım. Çok hırslandım çok.

Bugün ilk defa yoga dersine katıldım. Bazı hareketler zor geldi, yapamadım ama eğlenceli buldum.

Kendime notlar:

  • İçilen hazır kahve miktarı acilen azaltılacak.
  • Asansöre binilmeyecek merdiven kullanılacak.
  • Düzgün beslenilecek.
  • Bol bol su içilecek.
  • Sigara bırakılacak.
  • Sabahları erken kalkılıp geceleri erken yatılacak.

9 Nisan 2009

Yorgun ve Yalnız

Her yerim ağrıyor. Neredeyse bir ay oldu başlayalı spor yapmaya, ama hala vücudum alışamadı. Her yerim ağrıyor, yürüyemiyorum bile. Üstelik yarın da gideceğim. Bir de konferans var. Akşam da ilk defa yoga dersine katılacağım. Bu kadar işi bu yorgun vücut nasıl başaracak ben de bilmiyorum.

Akşam akşam, canım da sıkıldı. Nedense yalnız hissettim kendimi. Yalnızım zaten ama yalnızlığımı hissetmemek için elimden geleni yapıyorum. Meşgul etmeye çalışıyorum kendimi düşünmemek için. Kaçış yolum bu benim gerçeklerden.

Belki de lanet olası duygusal şarkıları dinlemekten kaçınmalıyım.

Veya televizyon karşısına geçip anlamsız televizyon programları arasında gezinmeliyim.

Yoksa,masamın üzerinde duran cd yığını arasından bir film seçip seyretmeli miyim?

Ne yaparsam yapayım, bu yapış yapış yalnızlık duygusu gelip sokulacak bana biliyorum. Yaptığım onu görmezden gelmeye çalışmak sadece.

little girlGece korkunca kafasını yorganın altına sokup korkularından saklanan küçük bir çocuğa benziyorum ben. Yataktan çıkıp, lambayı açmaya ne gücüm ne de cesaretim var.

8 Nisan 2009

Do you speak English?

Bir dil bir insan… Ondan da öte aslında.  Yabancı dil bilmek bir çok kapıyı açıyor bize.  İnternet üzerinden yabancı dil eğitimi veren bir çok site olsa da çoğunluğu ücrete tabi. Ama size İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca ve daha bir çok dili öğrenebileceğiniz, bu dilleri öğrenen diğer kişilerle rahatlıkla iletişim kurabileceğiniz ,üstelik tamamen bedava bir site önersem ne dersiniz?

Sitenin adı LiveMocha .  Siteye girdiğinizde aşağıdaki sayfa ile karşılaşacaksınız.

livemocha1

Bu sayfada

1. “I speak” radyo düğmesinden konuştuğunuz dili

2. “I am learning radyo düğmesinden öğreneceğiniz dili

seçtikten sonra “Get Started”düğmesine tıklayın.

Yeni bir ekran çıkacak karşınıza. Bu sayfada

  1.  Username: Kullanıcı adı. (diğer kullanıcılara bu ad gösteriliyor)
  2. E-mail adress:E-posta adresiniz.(Bu adres siteye girerken kullanacağınız adres.Geçerli bir adres olmalı)
  3. Confirm E-mail: E-posta adresinizi bir kere daha yazıyorsunuz.
  4. Password: Şifre
  5. Confirm Password: Şifrenizi yeniden yazın.
  6. I am From: hangi ülkeden olduğunuzu seçiyorsunuz.
  7. I speak: Hangi dili konuştuğunuzu belirtiyorsunuz.  Hemen yandaki düğmeden seviyenizi seçiyorsunuz. Beginner-Başlangıç Düzeyi, Intermediate- Orta seviye, Advanced-İleri Düzey,Fluent-Akıcı, Native-Ana dil. İsterseniz “+Add another language” seçeneği ile başka dilde ekleyebilirsiniz.
  8. I am learning: Öğrenmek istediğiniz dili bu radyo düğmesinden seçiyorsunuz. 7. maddede olduğu gibi dil seviyenizi de belirtiyorsunuz. “+Add another language” seçeneği ile başka dilde ekleyebilirsiniz.
  9. “ Register” düğmesine basarak kayıt oluyorsunuz.

“Welcome to Livemocha” başlıklı sayfaya geldiniz. Bu sayfada 2. maddede belirtilen e-posta adresinize bir aktivasyon e-postası gönderildiği, oradaki linke tıklayarak üyeliğinizi onaylayacağınız ve e-posta adresinizi teyit edeceğiniz söyleniyor. Eğer 10 dakika içinde bir e-posta almazsanız “Spam” veya “Junk” kutunuzu kontrol etmeniz isteniyor.

E-posta kutunuza gelen bağlantıya tıkladığınızda yen bir pencere açılacak.Bu sayfada profilinizi oluşturuyorsunuz. İsterseniz “Continue” düğmesinin hemen yanında yer alan “Skip this step” bağlantısına tıklayarak bu aşamayı geçebilirsiniz. Geçmek istemeyenler için adımlar:

  1. Name: burada kullanıcı adınız gözükecek. Mesela “Morcennet”
  2. Brief introduction: (please limit to 1024 characters) kısmına kendinizle ilgili kısa bilgiler yazabilirsiniz. 1024 karakter kısıtlaması var
  3. Gender: Bölümünde cinsiyetinizi belirtebilir veya “unspecified” diyerek boş bırakabilirsiniz.
  4. Upload a Profile Image (max file size is 12MB - GIF, JPG or PNG): İsterseniz 12 mb boyutunu geçmeyen GIF,JPG veya PNG uzantılı profil resminizi bilgisayarınızdan yükleyebilirsiniz.
  5. “Continue” deyin.

Continue dediğinizde karşınıza “Let Livemocha Help You Find Language Partners” başlıklı bir sayfa çıkacak. İsterseniz,“Skip this step” bağlantısına tıklayarak bu aşamayı geçebilirsiniz.  Geçmek istemeyenler için:

I am learning for (check all that apply):  Ne için yabancı dil öğrendiğinizi belirtiyorsunuz. Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz. Seçenekler şunlar: Fun-Eğlence; Travel-Seyahat; Work-İş; Emigration-Göç;Academic Improvement- Akademik Çalışma; Test Preparation- Sınava hazırlık; Culture Sharing-Kültürel Paylaşım; Friendship-arkadaşlık;Relation-İlişki;Other-Diğer

Livemocha , hangi dilleri öğrendiğinize, bildiğinize bakarak ve bu sayfadaki tercihlerinizle uyuşacak, size dil öğrenmenizde yardımcı olabilecek kişileri tavsiye edeceğinden aslında bu aşama önemli. Ama “Skip this step”  diyerek bu sayfayı geçebilirsiniz de.

Neden yabancı dil öğrendiğinizi işaretlediyseniz “Find Language Partners” düğmesine basın.

Add your suggested Language Partners as Friends” başlıklı sayfa açılmış olmalı. Bu sayfada bir çok kişinin fotoğrafını göreceksiniz. Fotoğrafların üzerine imleci getirdiğinizde kişilerin kullanıcı adlarını, ne için yabancı dil öğrendiklerini,  hangi dilleri konuştuklarını görebilirsiniz.

Kişilerin resimlerinin hemen yanlarında “Add friend (arkadaş olarak ekle)”, “Send Message ( Mesaj gönder")”, “Chat(sohbet et)” seçenekleri yer alıyor. Size uygun gelen, dil öğrenmenizde yardımcı olabilecek, sizinle aynı motivasyonlara sahip kişileri arkadaş listenize ekleyebilir, onlara mesaj atabilirsiniz.

Birisini arkadaş olarak eklemek istediğinizde sayfanızda küçük bir kutucuk açılıyor, bu küçük kutucuğa isterseniz o kişiye bir mesaj yazdıktan(kendinizi tanıtabilir, neden o kişiyi arkadaş listenize eklemek istediğinizi belirtebilirsiniz)  sonra “add as friend” düğmesine tıklayın. Tıkladıktan sonra arkadaşlık isteğiniz karşı tarafa iletiliyor ve kutucuk otomatik olarak kapanıyor.

Arkadaş listenizdeki kişiler, dil öğrenirken size çok yardımcı olacak. Bu sitedeki her dersin sonunda öğrendiğiniz konuyla ilgili yazılı, sözlü ödevler oluyor. Bu ödevleri, arkadaşlarınızın kontrol etmesini isteyebiliyorsunuz. Yanlışlarınızı düzeltiyorlar, tavsiyelerde bulunuyorlar. İsterseniz onlarla sohbet de edebiliyorsunuz.

Son aşamaya geldik. Şu anda “Invite Friends” başlıklı bir sayfadasınız. Burada, bu siteden haberdar etmek istediğiniz arkadaşlarınız varsa, onların e-posta adreslerini virgüllerle ayırarak “E-mail” kutucuğuna yazıyorsunuz, alttaki “preview mesaj” kısmında siteyi tanıtan ifadeler var, bunları değiştirerek kendi mesajınızı yazabilirsiniz. 512 karakter kısıtlaması olduğunu unutmayın. “Send invite” düğmesine basarak arkadaşlarınızı davet ediyorsunuz.Diğer sayfalarda olduğu gibi “Skip this step”  diyerek bu sayfayı geçebilirsiniz.

Bundan sonraki sayfa tanıtım amaçlı, skip this step dediğimizde üyeliğimiz tamamlanmış oluyor.

Karşınıza aşağıdaki sayfa çıkacak. Resim üzerinde açıklamalar yaptım. İyi eğlenceler….

livemocha2

 

Bağlantılar: Livemocha

7 Nisan 2009

Neden Mutsuzuz?

mutsuzluk

Hayatımızda eksik olan şey ne? Nedir bizi tatminsizlik kulvarında hiç bitmeyecek bir yarışa sokan? Neden sahip olduklarımızla yetinmiyoruz? Neden bir şeye sahip olduktan sonra yenisinin peşinden koşuyoruz? Neden mutluluğu sadece bir şeylere-ev,araba, para,eş çocuk,kariyer,v.s.- sahip olmayla bağdaştırıp bunlara sahip olamadığımız zaman eksik, mutsuz hissediyoruz? Neden yedi gün yirmi dört saat hayatımızda bir şeylerin eksik olduğu düşüncesiyle boğuşup duruyoruz?

Bir defasında, bir arkadaşıma bugün sebepsiz yere kendimi mutlu hissediyorum dediğimde, mutlu olmak için bir sebebe mi ihtiyacın var demişti.

Mutlu olmak için bir sebebe ihtiyacım olmamalı. “Varım öyleyse mutluyum” diyebilmeliyim belki de.

Neden spor yapıyorum?

İşsiz kaldıktan sonra, eve kapanmıştım, sigara almak dışında dışarı çıktığım yoktu, yürümüyordum bile. Sonra düşündüm, şu anda yürüyebilecek gücüm var, çok şükür ayaklarım,dizlerim sağlam. Bir gün gelecek-ki gelirse tabii- yaşlanacağım, değil yürümek yerimden kalkmak bile zor gelecek. Öyleyse gücüm kuvvetim yerindeyken, vücudumdaki her bir kas görevini yerine getirebilecek durumdayken, neden kaslarımı kullanmayım? Neden sınırlarımı zorlayarak daha sağlıklı, daha zayıf, daha güzel bir vücuda sahip olmayım?

Yeni insanlarla tanışmak için de bir fırsat olur diye düşündüm. Her insan farklı bir hikayeye sahip ben de hikayeleri severim.

Böylece spor yapmaya başladım, iyi ki başlamışım diyorum şu anda. Spor yapınca, temizlendiğimi hissediyorum, yenileniyorum.

Yeni insanlarla da tanışmaya başladım. Gerçi spor salonuna gelen kişilerin çoğunun başkalarıyla konuşmaktan, göz göze gelmekten hatta selam vermekten bile kaçındığını söyleyebilirim. Spor salonunun kapısından içeri girip kimseyle ilgilenmiyorlar. İlk gittiğimde ben de biraz çekingen davrandım, ama şimdi salonda gördüğüm kişilere gülümsemeye gayret ediyor, onlarla sohbet etmeye çalışıyorum.

yogaYoga dersi de veriyorlarmış gittiğim salonda. Ona da katılmayı planlıyorum. Gerçi bir odun ne kadar esnekse ben de o kadar esneğim, yoga hareketlerini yapamam herhalde başlangıçta. Ama yine de deneyeceğim.

Tabii, işin bir de felsefi yönü var. Onu da incelemem, öğrenmem gerek. Aksi takdirde, yoga yarım kalır.

Peki ya siz? Spor yapıyor musunuz? Hiç yoga yaptınız mı?

 

 

 

 

 

3 Nisan 2009

Demi Moore, Twitter ile olası bir intiharı önledi…

demi_moore_300x400 Olaylar Sandieguy adlı twitter kullanıcısının Demi Moore’a twitter’da “@mrskutcher getting a knife, a big one that is sharp. Going to cut my arm down the whole arm so it doesn't waste time”( @mrskutcher ,bir bıçak alıyorum,keskin olan büyük bir tane. Kolumu boydan boya keseceğim böylece vakit almayacak.) mesajını geçmesiyle başladı.

Demi Moore’un cevabı : “Hope you are joking” (Umarım şaka yapıyorsundur) ve “Everyone I was very torn about responding or retweeting that woman's post but felt uncomfortable just letting it go” ( Bu bayanın mesajına karşılık vermek veya cevap yazmak konusunda ne yapacağımı şaşırdım ama mesaja boş vermek beni rahatsız etti.) Demi Moore’un, intihar edeceği iddiasında bulunan kadın hakkındaki yazısını görenler, polisi arayacaklarına dair mesajlar göndermeye başladılar.

San Jose Emniyet Şubesine bu kadınla ilgili Cuma günü saat 3:00 den itibaren bir çok yerden telefon çağrısı yapıldı.

Harekete geçen polisler,kimliği belirsiz kadının yerini tespit ederek, kadının kendine zarar vermediğini belirttiler ve kadının müşahede altına alındığını bildirdiler.

İyi haber, Twitter’da anında yayıldı ve Demi Moore " şu şekilde teşekkür etti: “Thanks everyone for reaching out to the San Jose PD i am told they are aware and no need to call anymore. I do not know this woman....”( San Jose emniyet şubesine ulaşan herkese teşekkür ederim. Bana olaydan haberdar olduklarını ve artık çağrı yapılmasına gerek olmadığını bildirdiler. Bu bayanı tanımıyorum…)

Ayrıca,ilerleyen dakikalarda Demi Moore bir başka yazı yolladı: “What is meant to be will be we all have our own path to walk. I am inspired by the enormous response of humanity here and thank you.”( Hepimizin yürümek için ayrı yolumuz olduğu anlamı çıkıyor. Burada verilen müthiş insani tepki bana ilham verdi, teşekkür ederim.)*

*Çeviriler tam anlamı vermeyebilir, kusuruma bakmayın.

Bağlantılar:

Haberin orijinali için MSNBC

Demi Moore Twitter Hesabı